
Yargılamamak
Günlük hayatın telaşında ne çok koşuşturma içindeyiz değil mi? Sanki dünyaya gelirken hepimiz kendimize ait misyonları kucaklayıp gelmişiz. Birileri şıklattığı bir parmak ile milyonlar kazanırken birilerinin bu yaşam savaşında hayatta kalmak için yorgunluktan şıklatamadığı parmağı kadar belki de bu hayat. Bütün bu telaşın içinde kaçırdığımız bir nokta var. YARGILAMAK..
Bu kelimeyi okuduğunuzda aklınıza ilk gelen olguyu düşünün şimdi. Yargılayan tarafta mısınız ? Yoksa yargılanan tarafta mı?
Yargılayansanız ya hayatın çok sert bir kroşesini yemişsinizdir. Ya da pembe panjurlu evlerde pamuklara sarılmışsınızdır. Bu durum aslında şöyle meydana geliyor;
2 tip yargılayan insan vardır.
Birinci tip insan geçmiş yaşamında insanlara güvenmeyi seçer , ama zamanla bu güven yıkılır yerini ön yargılara bırakır. Ve birey o andan sonra karşısına çıkan herkesi, geçmiş yaşamında o saf duygusunu yıkan insanlara benzetir ve buna göre yargılamaya başlar.
İkinci tip insanın ise yaşam boyu her şey önüne serilmiştir. Güç, para, ün vb. ve birey bu duruma öyle bir kendini kaptırmıştır ki "en iyi benim" düşüncesi ile birilerini yargılamaya çalışır çünkü her şey onun istediği gibi olmak durumundadır.
Yargılananlara baktığımda bu durum şöyle seyrediyor.
Bir insan hayatı boyunca çoğu yargılanmaya boyun eğebilir. Dışarıdan baktığımızda kesinlikle olmaması gereken bir şey diyoruz ama maalesef bazılarımız için "HAYIR" ve "DUR" demek pek de kolay değil. Özellikle aile yaşantısında, doğduğu evde bu düzen ile büyümüş bireylerde. Genel senaryo şu şekildedir; bir ebeveyn öfkelidir, yargılar bazı zaman aşağılar ama diğer ebeveyn (çeşitli sebep ve şartlardan) gidemez, ses çıkartamaz, böylelikle çocuk bunun doğru olduğunu düşünür. Fakat atlamamamız gereken bir şey var. Bu iki tip insanın yaşamış olabileceği senaryolar kesin olarak o yöne gitmez. Ya yargılayan ya da yargılanan olurlar.
Yargılayan insan zamanla yalnızlaşır çünkü yargılanmak karşı tarafı bir süre sonra yorar ,eksik ve yetersiz hissettirir. Bu döngü sonrasında yargılayan tarafına geçer ve destek alınmaz ise devam eder. Böyle durumlarda psikolojik destek almaktan çekinmeyin. Çünkü bireysel terapi için büyük ya da patolojik durumlarının olması gerekmez. Bazen gideceğimiz yönü belirlemekte zorlanırız, bazen sadece birinin bizi dinlemesine ve anlaşılmaya ihtiyacımız vardır. Belki tutamadığımız bir yas ya da içimizde sönmeyen o bir mum..
Ve en önemlisi omzumuzda Hissetmek istediğimiz bir el.. Birlikte iyileşmek bu süreci iki taraftan da koşulsuz kabul etmekten geçer.
En derin yaralar bile, birlikte atılan umut dolu adımlarla iyileşir; çünkü kalpler aynı ritimde çarptığında, iyileşme daha mümkün ve kalıcı olur.